26 Ocak 2008 Cumartesi

İklimsizlik

birine hürriyet diğerine sayrılık;
kimin yetimi ayrılık?
ki o şehvet uyandırır acemi, ayrık’sı sevmelere.
un ufak mısır koçanı aşk dediğin,
sürüye katılmayışın lanetli değirmeninde.

ahbabımız kara kaş kara göz yalnızlık,
nice gemiler batar sevdanın gelgeçinde.
üşür el’in tersinde yüz yüzden arlanmaz,
ölümün soluğu ensesinde yarışını kaybeder yılkı,
dümen suyum bulanır kasvet yüklü kasketimde.

düşer çorak toprağına nükleer denemeler,
dudağına kanar annenin yıllanmış hasretliği
ve tutulmamış bir sözün ilk kalp ağrısı
savrulur anı rüzgarının pespaye partikülleri
radyasyon yüklü serpintiler iklimsizliğinde.

hidayet dal/ISSIZ ADAM
Can Sokağı Lambaları-23.01.08

17 Ocak 2008 Perşembe

İstanbul'da...


'sus’un fanusuna hapsettim dil’imi.
neyin varsa ’yas’la yokluğuma!
siyah beyaz bir tablo sana susmak,
değil mi ki makas değişikliğinde bakışın,
yalpalayan biriyim İstanbul’da.

hey gidi esmer kalbim!
anıların beşiğinde sallayıp büyüttüğün,
sol yanı şark köşeli hüzün çocuğu.
dün bir hülya demir aldı benden.
eski halimi aradım Üsküdar’da.

kazdılar çukurunu aşkımın.
açtım gözlerimi, inandıramadım;
aşk’ı taradılar bakışlarımda.
gömdüler ve gittiler,
buldukları ne varsa…

hidayet dal/ISSIZ ADAM
,Can Sokağı Lambaları-15 Ocak 2008

12 Ocak 2008 Cumartesi

Yine mi Yolculuk…

İki elimin arasında,
ağrılara taşındı başım.
düştü masamın avuçlarına.
yine mi yolculuk
düş soluğu saçlarım.

ne varsa yüreğinde
düğümlenmeye dair;
yakar buğulu canımı.
sesini susar mısralarım!
çekip almak isterim derdini.
ellerim dar ağacında,
gitmez ayaklarım!
her defasında böyle olur
ardımda bıraktıklarım.

telaşla koşar zaman
çığ olur sanrılar
çıtı çıkmaz sözcüklerin,
bukağılanır bakışım.
bir kaya düşer sersefil
pusatlanmamış bağrıma.
bitmiyor yolculuklarım.

hidayet dal/ISSIZ ADAM
Can Sokağı Lambaları-12.01.2008

2 Ocak 2008 Çarşamba

Kül Renkli Yelkovan Kanadında

çantam hazır!
yarın erkenden gideceğim.
sanma ki kıyıdan kıyıya masmavi tur
lebideryayı göremeyeceğim.
boynumda mahpusluğum;
dört duvar arası ıslaklık
tam ortasında tutsaklık;
köşesiz mavilikleri uçuracağım.

biliyorum;
bir kadın düşleyecek beni.
deniz kenarında evi.
penceresinden uzaklara yamanacak gözleri.
sahile vuran dalgaları sayacak belki!
tuz yüklü kuzucukları.

gardiyanım olacak bu kez;
bir bardak çay,
birkaç kelamcık uçurum bakışları…
ve sonra;
atacağım zırhımı üzerimden.
hem kağıtlara
hem de ona soyunacağım gönülden.

bayrağım olacak aşkı!
yelkenim, döşümdeki atlası.
ekleyeceğim tattığımı denizlere.
bildiğim ne varsa denizden.
bütün okyanuslar anlar dilimden!
bilmem yıllarımı verdiğimden,
bilmem çok sevdiğimden.

dört mısra yollayacağım ona
kül renkli yelkovan kanadında:

“seninle yüreklendim.
darmadağın oldu puslu kederim!
senden de bir şey öğrendim;
artık yalnız değilim!”


Hidayet DAL/ISSIZ ADAM
Can Sokağı Lambaları-02 OCAK 2008