12 Haziran 2008 Perşembe

dolunay kırığı gecelerde

yüzümde okyanusun en derin yangınları
hangi kapıya kanat açtırır sustalı sözleri
dolunay kırığı gecelerde yanarken ben
döne döne ezberlerken sapsarı susmaları
ömrümün alacası öfkemin atlıkarıncası
başı dönerken masumane çocukluğun…

ne de akça pakça karlara uzanmış
senaryo bu ya kırılmış dalım aklı sıra
çemkirince yaramı kardan cemaline
şıra olup da akmış şarap kadehine
hangi yakamozlar ışıldar da söyler bunları
çığlığı nefessiz iç denizlerine…

sıksam şu yüreği mıncık mıncık etsem
arınacağını bir bilsem aksa kiri içinden
toplasam imgeler ardına saklı kibirleri
toplasam ki pinokyo’nun burnu etmez
dolanır tepemde kirli beyaz obur alıcı
puslu şiirlerimden aşırıp yalnızlığımı
yafta yapar da asar tren camlarına
darağacı suretinin ahkam çavuşluğunda…

yok ki tahammülüm kendime bile
nasıl katlanayım vebalı düzeneğine
şakısın da nakarat olsun dillerinde
büsbütün uyduruk sevda türküleri
çekirgeliğine daha bulaşmamışken ben
yarin doğduğu kentte mi vurulmuşum
ıssızlığımla yunarak kanlı cesedimi
ağlamasın diye canım kızanlarım
ölümü yaşamakla mı süslüyormuşum?

ne diyeyim ki portakal çiçeklerine
susun da duyulmasın bir daha adım
yaşadığım dahi unutulsun belleğinizde
kuytusu kısır deniz aşırı limanlar
çürümüş yosun kokularına bulaşsın
sunturlu ölümler peydahlansın isterse
tıslayan öpüşlerin garip tılsımlarına
gayri meşru aşkların bacak aralarından…

-ne kıpırtım kalsın artık ne de telaşım
beyazınıza düşsün kangren başım-



onikihaziranikibinsekiz

10 Haziran 2008 Salı

Zilli Kumpanya'ya Nazire

“Hüseyin Bozkurt’a”





sevdim yazadurdukça
“zilli kumpanya”nın bulaşıcı öfkesini…
öfkelenmesem uyuşacaktı
yüzlerin salapurya evreni…

denizi biriktirdiğimi söylüyormuşum
yalan şair yalan
ellerim ceplerimde geçtim
gökkuşağının altından
denize bakar gibisin dedim ya sevdiğime
karşımdaki denize telaşımdan…

bakma sen romantik tiradıma
ölü bir hayat öpücüğüyüm ben
masalken muhabbeti “bal” ile “dal”ın
sür öfkeni mavinin tuzdan yalımına…
üşüyen kirpiklere koyalım ünlemi
donsun iyilik perileri…

nerede doğduğunu sormuştum ya bir keresinde
ölesim var “Boğazlar Ülkesi”nde
mermer yalnızlığı dilsizliklerim

yaz şairim
sat anasını bu zilli kumpanyanın!



haziran ikibinsekiz

8 Haziran 2008 Pazar

aşk kadehinde kırılma

ölüme mülteci oyunbaz düzenleri
hiçleyerek yol yorgunu ayaklarıma
cansiperane bir dalgınlıkla
masum kardelenler sayıkladım
cilvebaz ateşlerin yüz kızartıcılığına…

adayarak yanağımı
sunak bildiğim yanaklara
sıkıştırdıkça göğsüm
yaralı şiirler öksürdüm
karla kaplı yalnızlıklara…

bu karşı konulmaz dağılma
göz göre göre bozgun
yuvası darmadağın edilmiş kuşlar
sevmeler şakıdım
boşu boşuna…

çektim burçlarına sevi sancağımı
bütün kalelerimi yıktım hesapsızca
çarpa çarpa barikatlara
aşk şarabı taşıdım
sesinin can çeken akıntısına…

uçurumlar soluyarak
söylem ile eylem arasında
yaşammış
ölümmüş
bir kısacık yolculukmuş
aşk filizi sandığım yanılsamalarla
bağboğanlar ektim toprağıma…

salma diyordum oysa
yüzümü asarım karanlığına…

-geçtim gittim ömrün(m)den
acı bir kesitti
kundakçı geceler siluetimde-

sen gramofonda bir kadın incisi
ben kırılan kadeh sesi...




Aralık 2007

1 Haziran 2008 Pazar

uzaklaşma

sürüklenen sen değildin bu ırmakta
dağılan bendim buğulu solgun nefesinden
susmalara kanayan sesine kırıldıkça…

sarhoş ve dalgındım
sana her yenilişimde
aymazdım dünyanın şaşkalozluğuna
şiirsizlik değildi derdim
şuursuzluk hiç değil…

harami bir susku tarafından soyulmuş
pürtelaş giyinmiştim çocukça aşkına
aşkındım
asılmıştım halatın bir ucundan
çekiyordum yaşam denen koca kıçlı gemiyi…

gülsün diyordum
evet gülüşenimsin…

denizi biriktiyordum ceplerimde
maviyi seviyorsun diye
tutup titreyen ellerinden
yüreğimde ellerin feleğin çarkı
ellerin ki kıvrana kıvrana
çıplak bir çağrı
azıcık ışık
azıcık şarkı
darası şarap
aşk kadehinde dudak yangısı…

geç teşhis
belki de imkansızlıktı
yoldaş olacaktık
omuzdaş olacaktık ne de olsa
affola !
diyorsun ki kendine iyi bak

-onurum dalında sararmak-




31 Mayıs 08

düşsel resital

gönüllü bir suskunluk
hazanı yok meltemine sarılan
eşinip durur hışırtılı eteklerinde
iki şehvetli dişiyle aykırı düşler
kavrulur aşka düşkünlüğünden…

biri şiir öteki sen…
billahi söylemem
hem söylesem ne olacak ki?
hep aynı terane...
başıma geleceği bilirim ben…

açıl susam açılsın kanatlar
düz methiyeleri damıt yüreğinden
demle ay ışığında
içelim, içelim güzelleşelim
vaaay gülüm vay!

sen yalnızlığın sokağında çal beni
can evimden ezgiler söyle…
istersen koy cebine
çocuklar gibi şen ol
çıkar cebinden oyna benimle
evir çevir gider sıkıntını…

yapış yakama geceleri
sar/s beni kendime geleyim
bilmediğin yerlere götüreyim
âşıklar kentinde gondol sefası
arya çalsın müzisyenler
şarap kadehi elimizde
boş ver şarabı bebeğim
salayım sulara kadehi
seni içeyim…

Mayıs 2008