24 Şubat 2008 Pazar

mavi unutmabeni çiçeği

unutmabeni mavi çiçeğim…
devşir yanağına çiy tanelerini.
küskün değil kızıl göğsüm.
düşler gerçeğe yorgun.
serseriliğim balkır maviliklerine

sokuldum…

nice tuzlu sular yuttum.
ne denizler yedim gözlerinde….
bakışlarım sorgusuz sualsiz yontu.
bakma öyle doludizgin göründüğüme

yoruldum…

gördüm!
görmez olaydım
kızılgerdan kuşlarının vurulduğunu.
söylemedi kimseler!
“acı”ya kuşanmış gerdanlar olduğunu

bilmiyordum…

yer şen gök şen olsa ne olur şimdi?
kuş konmaz kervan geçmez ellerim.

vuruldum…



hidayet dal/ISSIZ ADAM
can sokağı lambaları-22.02.08

21 Şubat 2008 Perşembe

hülya demiral

sür beni imgenin çıkmazına.
defnet huysuz nefesimi;
peşkeş çek sesimi yalnızlığa.

nesnel gerçekliğinde
yıkandığım patikaların;
talan etsin kalabalığımı.
sanrılarım buram buram.
saçılsın ortalığa mısralar.

yum gözlerimi usumdaki varlığına.
canında buğulanayım
ve yaşamaya üşüsün sensizliğim.

mademki tırnakladığın
bir tutam toprağım…
hülya’nın demir aldığı yerde
anlamına bıçaklanayım.


Hidayet DAL/ISSIZ ADAM
Can Sokağı Lambaları-19.02.08

18 Şubat 2008 Pazartesi

aşk eğretilendi dilinde…

bu son/bahar.
sarıl karakışa;
acımtırak tadına bak
kızıl yaprakların.

tuvalim suskun,
kırıldı yutkunan fırçam;
eli ayağı dolandı mısraların.

ne ateş topu
ne de kimyasal;
kan zehirleyici bir anlam belirsizliği;
ağılı böğürtlen tadı var şarkıların.

ve aşk eğretilendi dilinde,
bırak vurulduğum yerde.
bırak beni!
göm küskünlüğümü ey sevgili.
kendi varlığıma göçebe canım.

“ölüm” göremez el verdiğini,
alegorik peyzajını yap vuslatın.



hidayet dal/ISSIZ ADAM
Can Sokağı Lambaları -18.01.2008