22 Nisan 2008 Salı

feleğin çemberine dokundurma (şuursuz sayıklamalar)

çaldık derisini kızılcık sopasıyla uyandı
feleğin çemberindekiler(le) dokunsan
kahrolacak kadar ciddi bir oyun
oynuyorduk bilmiyorduk kenefler
yokuşunda kocayemiş ağacından yapılma
kızaklarımız patlıyordu yaşını unutmuş
çınarın karnında yağmurun sadağından
fırlayan şimşekler çakıyordu yüzümüzde
şebnem dalgalanıyordu is karası tuzuyla
içiyorduk gözyaşlarımızı hamalıydık bozkırda
kekik kokularının eteğinde sınanıyorduk

körpe yosmaların terinden çalınmış ekşiliğimiz(de)
vuruyordu tenimize aşırdığımız yumurtaların
cıvığında içiliyor yıkanıyorduk kavak üstünde
dar patikalarda kirpisini beğenmeyen
kestaneler toplanıyordu öfkemizde aynaları
tutuşturuyor yüz vuruyorduk sığ sulara
söğüt dallarına öykünen suretimizden

bir hatıratın darbımeseli değildi bu
ve iniltileri bencildi yalnızlıkların musallat
olmuştu inler cinler semaha durmuş dalımıza
yaprağımıza musalla taşında yokuşa süren
çıkışsız soruların şuursuz sayıklamalarında
hafakanlarımız boğuluyordu kupkuru boğazlarda

servi salınmalarının gece sessizliğinde dansa
kalkıyordu ılık rüzgarlarla cenaze suratlar

güzel bir kadın(ın) penceresinde ahkam
kesiyordu kırık satırıyla hatırı hiç ediyordu
belleğinin boy aynasının gürültülerine
karışıyordu fahişelerin şuh kahkahaları
yalıyordu şehrin kaldırımlarını şehvetle

kudurmuş kirli çamaşırlar yıkanıyordu
yanık ırmak kenarlarında
yanlışlıkla yerden yere vuruyordu
kendini bir utanma duygusu cahil
can dumanını savuruyordu pespaye
revaçta sanat kara oportünist çuha
çiçeği mavi atlas şarkıları söylüyordu
yalı çapkınlarının yanar döner kanatlarında
davacımız kadı olmuştu devşirme değirmende
çekilen masmavi saç tellerimizde deliliği
eğiriyorduk incindi kelebeklerimiz sel
boşanıyordu mülteci ıstıraplarımızdan

körkütük bacasız telaşlarımız kınalı kabahatimiz
sonsuz serüvenci ölülerimiz kırkayak
kervanı yalanımız yamalı parmaklarımız
kemirgen huyumuz mesnetsizliğe bürünüyordu
nasırlı yolcuyduk kanıyordu akvaryumumuz

kalburüstü mezbahaya döndü entipüften
hurdalık tezgahı dakikalık hüzünlerimiz
yediğimiz ihanet ekmeği nilüferlerimiz
aheste seste bu kıyımın sövgüsü kimin
umurunda sırt üstü zirveye çıkıyordu
tarih yansımaları gri alabandamızda
kehribarımsıydı gökyüzü aklımız almadı
patladı başımıza kabak yalapşap

ipte bir cambaz tırmandı hıçkırığına
yaseminler suç üstü akşam üstü iplik
iplik ihanet buğulandı öksürdü
kusmuğunu köpüklü dalgalarda salkım
saçak tahakkümü tahammülsüz kaynadı
kazan yeni günlerin kanayan yaralarına

çoluktuk çocuktuk çalı çırpıydı boyumuz
katmerli badem çiçeğimizi yetiştirdik
unutmadık ağlamaklı bakar zulüm timsahın
cüzdanında sırtlan kuyusu düştüğümüz
duvarına inat çatlayan çiçek (g) kördüğümüz



noktasız virgülsüz şuursuz sayıklamalar - 21.04.2008

Hiç yorum yok: