16 Nisan 2008 Çarşamba

özlemekten çıktığım yolda

anne;

dökme gözyaşlarını boynumdan karnıma
zehirledim senden gayrı hasretleri
bıraktım ıssız bir yol kenarında…

uyuyamıyorum kendim içre döne döne sandalyemde
sessiz ve kimsesiz bir zaman boğmacasında
kelamı kilitliyorum ciğerime
bütün iklimler aynı
ikircikli karmaşa…

göremiyorum anahtarını burnumun dibindeyken
soyut hapishanemin…

gitti bütün sevgililer hiçbirine gelmemişim
bu yüzden mi yaşama uğraşımı zehirlemişim…

-kurumuş çatalında uyuduğum akça kirazlar-

süpürge sapı ehlileştirememiş hiçbirimizi
bu yüzden aykırıyız belki
bu yüzden uyumsuz ve huysuz…

gülüp el şaklatan şarlatanlığın
gözbebeklerinde ritim tutuyor yakamozlar
bitkin
belleğimin mahcup metaforları
bulanık suya eğilmekten
bıktı
sahnelenmiş oyunlardan sakar rollerden
biçilen figüran elbiselerinden…

-bir tartının garip ritminde kırıldı ayaklarım-

özlemekten çıktığım yolda
küfrediyorum yanıp sönen istasyon vitraylarına…

vazgeçtim yaprağımın sevincinden
kopardım aşkın kuyruğundaki şehbali
bıraktım neşeyi
kimliksiz bir adada hülyam

-noterlere götürüp nüfusuma aldırdım yalnızlığı-

anne;

dökme gözyaşlarını saplama bağrıma
çeyrek asırlık hasretliğim ilk göz ağrım
gidesim yok yatağıma…



15.04.2008

Hiç yorum yok: