ayrılık dediğin şuur artığı
eprimiş kaburgam sevdiğim
kekeme heybetimde kaybolmuş iklim
enkaz dönerim
Değirmen-dere’m kurur
uzanır cenderem kadehime
çeker demini şekersiz kahır
hava remil döşeğim çivi sensiz
uyumaz
maviliğin tuzunda kar
unutulmayan şarkın
geceye yağan incidir
yorgun abaküsün ebruli boncukları
saydırmaz kendini
kalemi el değil yürek tutturmuş
şiir diye yutkunan serkeşe
elleşir yarasıyla sevişen ıslak sokaklar
çıkmaz
leyli söylenir
kudurgan mürekkebim salkım saçak
çalkalandıkça bir milim silkinir
karam
nasıl bilebilirim lüzumundan fazla
gelinciğim sen düşünce ökselere
sırma uçurumum
yüzsüz kalyonum sel sularımda
orta yaşı devirmiş şen şakrak olmak zamanı
uzak tebessüm
sırtta parmak ucu sıcaklığı
anneye gidildikçe mi gelir çocukluk
tarazlanır yüzümde ansızın
nihavent
eski zaman kaçkını
gün aşırı heybemde tenhalık
kapı zilim telaşlı
çipil çipil suratı
gıcırdar içim kederinden
kör lambam merdiven
yuvarlanırım ninnilere üryan
ağlar içim
için için susamadan
noktasız virgülsüz şuursuz sayıklamalar
mayıs ikibinsekiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder