etten kemikten değil söyleyemedikleri
ağzımla sevişen şarabın terbiyesizliği
aşka düşürür serseriliğimi
devingen iç karmaşıklığımın imbiğinden silkinip
övünüp durur gözleri kapalı
dokunduğum ateşle çiftleşmişliğim
neşe ararken şunun şurasında
ekşiyor yüzü sözcüklerin
unutmabeni saksısında
dünyaya öfke
içime secde
düşüme sehpa kurulmuşum
kimi tapınır kimi ölürüm
ölümdür belki de tebessüm
yol ayrımlarında
sırtımın hummasında ılık rüzgarlar estirip
öpüşürüm tuzdan sararan yapraklarımla
kimseciklerin haberi olmaz
sevmek değil mi ki kabahatim
dudağından içtiğim
kim kimsesizliğime "yar" edinmiş
hülya adlı düşün koynunu
yerlere çalmamış mıyım dilimin tafrasını
ve kim diyebilir ki “O” yoktur
varsın yok sanılsın canım
kıvrılıp mısraların kalbine
sağarım zamanın göğsüne serdiğini
nasılsa geri alırım kendimi
-kapamalıyım şimdi gözlerimi-
03.05.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder