6 Mayıs 2008 Salı

yanı başında

etten kemikten değil söyleyemedikleri
ağzımla sevişen şarabın terbiyesizliği
aşka düşürür serseriliğimi

devingen iç karmaşıklığımın imbiğinden silkinip
övünüp durur gözleri kapalı
dokunduğum ateşle çiftleşmişliğim

neşe ararken şunun şurasında
ekşiyor yüzü sözcüklerin
unutmabeni saksısında

dünyaya öfke
içime secde
düşüme sehpa kurulmuşum
kimi tapınır kimi ölürüm
ölümdür belki de tebessüm
yol ayrımlarında

sırtımın hummasında ılık rüzgarlar estirip
öpüşürüm tuzdan sararan yapraklarımla
kimseciklerin haberi olmaz
sevmek değil mi ki kabahatim
dudağından içtiğim

kim kimsesizliğime "yar" edinmiş
hülya adlı düşün koynunu
yerlere çalmamış mıyım dilimin tafrasını
ve kim diyebilir ki “O” yoktur
varsın yok sanılsın canım

kıvrılıp mısraların kalbine
sağarım zamanın göğsüne serdiğini
nasılsa geri alırım kendimi

-kapamalıyım şimdi gözlerimi-



03.05.2008

Hiç yorum yok: