20 Aralık 2007 Perşembe

Son yazı/BİR SEVGİ DENİZİ!

İlk bakışta bunca şaşkın ve sakar olabilir mi bir insan? Seni ilk gördüğümde; yüzündeki sıra dışı tebessüme, parıltıya takıldı ayaklarım; bir sakarlık yaptım işte, kendimi yere düşürdüm… Yıllar geldi geçti önümden bir kervan misali, yeri böylesi özlemedi dizlerim! Zarif ellerinden, bir kelebeğin kanadına dokunurcasına büyük bir şefkatle, sevgiyle tutmak istedim. Gözlerinin mahşerine, mahzenlerine girip beni esrikleştirecek o muhteşem yıllanmış şarabını içtim… Durgun, asude, dinlendirici bakışına bin kere serenat getirdim… Artık işrete de hacet kalmadı; daima esrikliğindeyim...

A benim kuzum, sen ne duydun hakkımda bilmem fakat çocuklar gibi patavatsız, pervasız oluşum; içimden ne geliyorsa söyleyişim bu yüzden…

Sorsan şimdi bana! Vuslat ellerinde, kavuşmak ister misin diye! Vallahi istemem sevgilim. Ben senin ruhunu sevdim ve o hep yanımda… İçimde yarattığım dünyayı bir bilsen, sen de şaşar, sakarlaşırdın eminim.

Sırlı biriydin, kendine esaret… Fakat bir o kadar ince ve insanca… Her söylediğinden etkilendim, sen de etkilendin; ister kabul et ister etme! Ben senin yorganına düşkündüm, içimin karanlığını ısıtan…

Sevgi Tanrı’nın eseri demiş ya “Sevgili Fecri EBCİOĞLU”; sevgi Tanrı’nın eseri canımın içi… Ben ne tanrıyım ne de peygamber; yine de dünyamı değiştiren anlamlı bir şehir yarattım sende, ışıklı sokaklarını gezdim, hiçbir ayağı kucaklamamış kaldırımlarını öptüm… Ulaşılmazımdın, vuslatımdın… Ben senin ulaşılmazlığını, erişilmezliğini de sevdim... Elimi uzatıp dokunduğumda kaybolacaksın diye korkularla düşüp kalktım. Bunu çok iyi biliyorsun ki kavuşmayı darağacı bildim. Küçücük bir tebessümüne, senden gelen bir gülüşe neler ektiğimi, neler yeşerttiğimi bir bilsen kollarıma atılırdın… Yanılgın buradaydı ömrümün sebebi, bunu da istemedim. Kimi hor gördün belki, kimi insanlığımı sevdin, sürekli yön değiştiren yarım akıllı bir deli rüzgâr bildin. Aklımdan şüphe ettiğini bile düşünmedim değil! Cancağızın sağ olsun, senden gelen her şeye kefilim. Ne sırtımda bir kambur ne de yüreğimde bir höyük, gönül toprağımda gülşensin sevgilim… Beni “yar” bellemen değil ki dileğim; bir karşılık gelsin diye sevmedim ki seni.

Şimdi daha iyi anlıyorum yaşanmışlıkları. Güzel Yaratıcı, depremden hayata döndürdüğünde, seni sunmakmış amacı… Bu nimetlerin en büyüğüdür yalan dünyayı gerçek kılıp cennete çeviren… Oysa kaderime razıydım. Hiç şikâyet etmemiştim biliyor musun? Anlık serzenişlerim olsa da tüm acılara tebessüm ettiğimi nerden bileceksin!

Uzağında yanacağım ve bir yangından ilk kez bu kadar hoşlanacağım. Bu durum sürgit devam edecek ta ki ben ölene ve o nur yüzüne tebessüm edene kadar. Eğer cennet varsa sevgilim; dilerim ki seni benden fazla seven olsun cennette eşin.

Bütün bunlara bir damlacık bile olsa üzülmeni istemem. Başka bir duam var ki; ne gelecekse seni üzen, hepsi bana gelsin canım benim.

Dolup taştığın sevgi denizinden bir yudum tuzlu su bende içtim. Yıllarım denizlerde geçti, deniz aşırı coğrafyaları gezdim, kendime sevgililer edindim. Yüzlerce gül kopardım dalından, fakat hiçbirine ihanet etmedim, ihaneti gördüğümde ardıma bakmadan çekip gittim. İlk defa terk edemiyorum. Terk et beni canım, ben senin terkine de razıyım. Bir sevgi, sevda dilencisi değilim ki! Gerçek sevginin sancılı yüreğimde olduğunu cümlesinden daha iyi bilirim. Artık sır kalmadı, bütün sırlarımı ifşa ettim.

Oldu ki; şimdi dedin, “ben seni çok sevdim” sağol be gözbebeğim…Bütün kapıları kapattım, ben sana bu dünyada gelmeyeceğim.


Hidayet DAL

Hiç yorum yok: